-  ortaya çıkarmak delilleriyle göstermek, ispat etmek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu  
-  meydana çıkarmak açıklığa kavuşturmak, ortaya çıkarmak, belli etmek"Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu." - Ö. Seyfettin  
-  aşırmak -i, -den Yüksek veya geçilmesi güç bir yerin üstünden diğer yanına geçirmek  
-  açmak -i Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek"Kapıyı açıp içeri giriyorum." - A. Ağaoğlu  
-  araklamak -i Çalmak, aşırmak  
-  açığa çıkarmak işinden çıkarmak"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü	"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü
"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü  
- karşılamayan
- örtüsünü kaldırmak
- örtüsünü ya da kapağını açmak, ortaya çıkarmak, meydana çıkarmak
- üstünü açmak