- söz
isim Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil
- söz vermek
bir işi yapacağını kesinlikle bildirmek
- cennet
isim, din b. (***) Dinî inanışlara göre imanlı, dünyada iyi işler yapmış kimselerin öldükten sonra sonsuz bir mutluluğa kavuşacakları yer, uçmak, behişt"Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri / İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni" - Yunu
- ümit vermek
umut vermek"Büyük bir ümit, sevinç ve heyecan içinde şu mektubu yazdım." - A. Gündüz
- göstermek
-i Birini veya bir şeyi işaretle belirtmek"Vitrindeki oyuncağı parmağıyla gösterdi."
- temin etmek
korkusunu gidermek, güven vermek
- taahhüt etmek
üstlenmek"Taahhüt işini ortağıma havale ettim." - A. Gündüz
- taahhüt
isim Bir şey yapmayı üstüne alma, üstlenme"Taahhüt işini ortağıma havale ettim." - A. Gündüz
- vaat
isim Bir işi yerine getirmek için verilen söz"Bütün bunlar güneşli ve rüzgârlı bir günün boş vaatleri miydi?" - N. Hikmet
- umut
isim Ummaktan doğan duygu, ümit"Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor." - H. E. Adıvar
- beklenti
isim Gerçekleşmesi beklenen şey"Ondan beklentimi çarçabuk unuttum." - A. Ağaoğlu
- ahdetmek
-e Bir şeyi yapmak için kendi kendine söz vermek"Daha İstanbul'da iken buna ahdetmiş, bu yolda ölümü göze alarak Anadolu'ya çıkmıştı." - E. C. Güney
- vaad
- vaat etmek
- söz vermek, vaadetmek, önceden haber vermek, göstermek, belirtisi olmak, söz, vaat, umut, beklenti
- sözünden dönme
- vaat edilen şey
- vaat edilmiş toprak