- olağan
sıfat Sık sık olan, olagelen, doğal, tabii, olmadık karşıtı"Dilimizi doğru yazmak, doğru konuşmak olağan değil ulusal bir görevdir." - T. Buğra
- olağan dışı
sıfat Sıra dışı
- Orta
isim Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu
- günlük
sıfat O günkü, o günle ilgili
- günlük
isim Tütsü için kullanılan bir tür ağaç sakızı"Derinlerden gelen öd ve günlük kokuları etrafı ve havayı sardı." - A. H. Müftüoğlu
- doğal
sıfat Doğada olan, doğada bulunan"Doğal güzellikler artık eskisi gibi turist çekmiyor." - N. Cumalı
- tabii
sıfat Doğada olan, doğada bulunan
- normal
sıfat Kurala uygun, alışılagelen, olağan, düzgülü, aşırılığı olmayan, uygun"Atatürk'ün normal zamanlarda insana okşamak arzusunu veren ipek gibi saçları birdenbire yelelenirdi." - Y. K. Karaosmanoğlu
- bayağı
sıfat Aşağılık, pespaye"Bütün hareketleri adi, kaba ve bayağı idi." - Ö. Seyfettin
- basit
sıfat Yapılması veya anlaşılması kolay olan, karışık olmayan, bayağı"İşte en basit bir sebep. Belki sadeliğinden tuhaf geliyor insana." - N. F. Kısakürek
- banal
sıfat Herkesçe kullanılan, anlaşılan
- sıradan
sıfat Bayağı"Bir hafta sonra ölü bulunmuştu evinde, basit bir dalgınlık, sıradan bir elektrik kaçağı." - E. Şafak
- adi
sıfat Değersiz, kötü, sıradan, hiçbir özelliği olmayan"Sonra redingot devri geldi ve redingot içinden yarı uşak, yarı kapı kulu, riyakâr, adi bir nesil türedi." - Y. K. Karaosmanoğlu
- alışılmış
sıfat Her zamanki, mutat"Yayımcılar, kazanç amacıyla alışılmış yapıtlar sunarlar okuyucuya." - N. Cumalı
- alelade
sıfat Her zaman görülen, olağan"Bu namaz, alelade bir ibadet değildi." - R. E. Ünaydın
- vasat
sıfat Orta
- alışılagelmiş
- alışılmış şey
- sıradan, alışılmış, olağan
- usule göre