- göz yummak
görmezlikten gelmek, hoş görmek, bağışlamak
- mazeret
isim Özür
- neden
zarf Bir olayı doğuran başka bir olayı sormak için kullanılan bir söz; niçin"Biz Şarklılar neden ille her şeyi büyütüp efsaneleştiririz?" - H. Taner
- sebep
isim Bir şeyin olmasına veya belli bir hâlde bulunmasına yol açan şey"Her medeniyet çöküş sebeplerini kendi içinde taşır." - C. Meriç
- bahane
isim Bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülen uydurma sebep"Birtakım bahanelerle elimden kurtulacağını mı sanıyorsun?" - A. M. Dranas
- affetmek
-i Bağışlamak"Açgözlülüğü içeride de dışarıda da affetmeyen gözü tok insanlarız." - A. N. Asya
- izin vermek
birini bir şey yapmada serbest bırakmak"Ben dahi başka bir diyara gitmek için izin talep ederim." - A. Kabaklı
- bağışlamak
-i, -e Bir mal veya hakkı karşılık beklemeden birine vermek, teberru etmek"Ödünç aldığı parayı bile kendinden daha ihtiyaçlısına bağışlayan ancak bir masal adamıdır, değil mi?" - İ. A. Gövsa
- izin
isim Bir şey yapmak için verilen veya alınan özgürlük, müsaade, ruhsat, icazet, mezuniyet"Ben dahi başka bir diyara gitmek için izin talep ederim." - A. Kabaklı
- izah etmek
açıklamak, ayrıntılı bilgi vermek"Bu kızda izahı güç bir garabet var." - P. Safa
- özür
isim Bir kusurun hoş görülmesini gerektiren sebep, mazeret"Harp tarihi bu saldırı için hiçbir özür bulamayacaktır." - F. R. Atay
- muaf tutmak
bir ödevi, bir görevi bağışlamak, ayrıcalık tanımak
- mazur görmek
kusura bakmamak, hoş görmek, bağışlamak, affetmek
- gerekçe
isim Gerektirici sebep, esbabımucibe"Şimdi bu bana daha geçerli bir gerekçeymiş gibi görünüyor." - A. Ağaoğlu
- affedersiniz
- kusura bakmamak
- kusuruna bakmamak
- bağışlamak, geçirmek, mazur görmek, kusuruna bakmamak, haklı çıkarmak, mazur göstermek, izin vermek, muaf tutmak, özür, mazeret, bahane
- haklı çıkarmak
- hâk verme
- izin verme
- suçsuz çıkarmak
- özür dileme
- özür mazeret bahane