-  haber vermek 
bildirmek, haber ulaştırmak"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon 
   -  ortadan söylemek 
herkesin içinde, belli bir kimseyi amaçlamadan konuşmak"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu 
   -  ilan etmek 
bir durumu yayım yoluyla duyurmak"Afişte, ilanda yazılı vakit gelmemiş de olsa perde açılacak demekti." - T. Buğra 
   -  beyan etmek 
bildirmek, söylemek, ileri sürmek, anlatmak 
   -  iddia etmek 
sözünde direnmek, bir iddia ileri sürmek"Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu." - T. Buğra 
   -  açıklamak 
-i Bir konuyla ilgili gerekli bilgileri vermek, izah etmek 
   -  bildirmek 
-e Herhangi bir şeyi haber vermek"Babası ile arasındaki bütün mektuplaşmaları bana da bildiriyor." - E. İ. Benice 
   -  ifade etmek 
anlatmak"Bu kitabın bende hazin bir intiba bıraktığını söylersem yanlış bir ifadede bulunmamış olurum." - A. H. Çelebi 
   -  tanımlamak 
-i Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtmek ve açıklamak, tarif etmek 
   -  ifade vermek 
hukuk bir olayla ilgili olarak gördüğünü, bildiğini yetkili veya ilgili kimseye söylemek"Bu kitabın bende hazin bir intiba bıraktığını söylersem yanlış bir ifadede bulunmamış olurum." - A. H. Çelebi 
   -  duyurmak 
-i, -e Duymasını sağlamak"Sesini duyuramadığını anlayarak daha kuvvetle tekrar etti." - P. Safa 
   - alenen söylemek
 - deklare etmek
 - ilan etmek, iddia etmek, bildirmek, haber vermek, deklare etmek