-  karartmak 
-i Rengini karaya çevirmek, esmerleştirmek, siyahlaştırmak"Güneş tenini karartmış." 
   -  kararmak 
nsz Rengi karaya dönmek, siyahlaşmak 
   -  bulandırmak 
-i Bulanmasına yol açmak, bulanmasını sağlamak"Biz bile kendimizi en sadık bir aynada görmek istesek nefesimizin buğusu aynamızı bulandırır." - A. Ş. Hisar 
   -  koyulaşmak 
nsz Koyu duruma gelmek"Sessiz oturduğu yerde soluk mavi gözleri koyulaşarak dinliyordu." - H. E. Adıvar 
   - anlaşılması zor hale getirmek
 - esmerleşmek. darken one's door birinin eşiğine ayak basmak.
 - kararmak, karartmak