- eş
isim Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri"Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun." - Ö. Seyfettin
- iki
isim Birden sonra gelen sayının adı
- çift
sıfat Birbirini tamamlayan iki tekten oluşan (nesneler)
- birkaç
sıfat Çok olmayan, az sayıda, az"Kıyıda kapıları, kepenkleri kapalı, birkaç ev ve depo sıralanıyordu." - Halikarnas Balıkçısı
- ikili
sıfat İki parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden iki tane bulunan"İkili koltuğun kenarındaki ufacık, simsiyah delik, bebeği görmeye gelen bir akrabanın sigarasının külünden hatıraydı." - E. Şafak
- karı koca
isim Birbirleriyle evlenmiş kadın ve erkek"Oğulları Amerika'ya kaçtığından beri karı koca ismini bile ağızlarına almıyorlardı." - O. Atay
- bağlantı kurmak
irtibat sağlamak"Kar yüzünden çevre ile bağlantı kesildi."
- bağlamak
-i, -e Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak"Gemiyi iskeleye bağlamak."
- mefruşat
isim Ev, iş yeri vb. yerleri döşemek için gerekli eşya, döşeme"Burası, yeni mefruşatla döşenmiş zarif bir yatak odası." - P. Safa
- birleştirmek
-i, -le Bir araya getirmek"Bu müşterek duygu ve anlayış birçok zevkleri birleştirir ve bir topluluk meydana getirirdi." - A. Ş. Hisar
- bitiştirmek
-i Bitişmesini sağlamak
- çiftleşmek
nsz, -le Bir şey tekken bir tanesinin daha katılmasıyla iki olmak
- çiftleştirmek
-i Çift yapmak
- birleşmek
nsz Ayrıyken tek bir bütün durumuna gelmek"Ufuklar birleşince ezilecek bizleriz / Biz de çöl ortasında kuruyan denizleriz" - F. N. Çamlıbel
- eşleşmek
nsz, -le Birbiriyle eş olmak, eş tutmak
- eşleştirmek
-i Eşleşmesini sağlamak
- cinsi münasebette bulunmak
- iki eş
- ilâve etmek
- birleştirmek,
- iki üç. a couple of dollars aşağı yukarı iki dolar. a couple of minutes birkaç dakika.
- rotatif kuvvet. a couple of iki
- çiftleşmek.