-  hudut isim Sınır"Bir çiçek dermeden sevgi bağından / Huduttan hududa atılmışım ben" - F. N. Çamlıbel  
-  sinir isim, anatomi Duyu ve hareket uyarılarını beyinden organlara, organlardan beyne ileten beyazımsı teller ve bu tellerin oluşturduğu demet"Koket ruhu artık yüzünün sinirlerini idare etmiyordu." - R. N. Güntekin  
-  hapsetmek -i, -e Bir suçluyu hapishaneye koymak  
-  kuşatmak -i Çevresini sarmak, çevrelemek, çevirmek, abluka etmek, ablukaya almak, ihata etmek, muhasara etmek"Denize bakan yönü ile yan sınırlarını rüzgârı kesen sık kargılıklar kuşatıyordu." - N. Cumalı  
-  kapamak -i Bir açıklığı örtmek için bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek"Hasan, yıldırımla vurulmuş gibi hemen kapıyı kapadı, kaçtı." - H. E. Adıvar  
-  kapatmak -i Bir malı değerinden aşağı bir karşılıkla elde etmek"Evvelki hafta mühendis İlhami Bey'le karısı çok güzel bir bambu takımı kapattılar." - H. Taner  
-  sınırlamak -i Sınırını çizmek, sınırını belirtmek veya belirlemek  
-  toplamak -i Bir araya getirmek"Şairin bütün eserlerini, bütün hatıralarını toplayacak." - O. S. Orhon  
-  tutmak -i Elde bulundurmak, ele almak"Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." - Ö. Seyfettin  
-  sınırlandırmak -i Sınırlamak, hudutlandırmak  
- kapatmak, hapsetmek, sınırlandırmak, sınır koymak,
- loğusa halinde