- perde
isim Görüşü, ışığı engellemek, bir şeyi gizlemek için pencereye veya bir açıklığın önüne gerilen örtü"Durmadan pencere kapatıyor, perde çekiyorum." - A. Ağaoğlu
- sağır
sıfat İşitme duyusundan yoksun, işitmeyen (kimse)
- kör
sıfat Görme engelli"Körü körüne duygululuk sanatçıyı da körün değneğiyle yolunu araması gibi zavallı duruma düşürür." - N. Cumalı
- gizli
sıfat Görünmez, belli olmaz bir durumda olan, edimsel karşıtı"Kanun, gizli eşyayı bulmaya mahsus bir fal kitabı değildir." - N. F. Kısakürek
- çıkmaz
isim Sonu kapalı, çıkış yeri olmayan, hiçbir yere ulaşamayan yol, sokak"Bu apartmanın olduğu çıkmazda bir garaj, bir eski ahır, üç esrarlı ve daima kapalı depodan başka bir şey yoktur." - H. E. Adıvar
- stor
isim Ağaç, kumaş vb.nden yapılmış bir kanal içinde hareket ederek açılıp kapanan perde"Pencerelere stor perdeleri çekilmişti." - S. F. Abasıyanık
- güneşlik
isim Güneş ışınlarına engel olan perde veya buna benzer gereç
- görme engelli
sıfat Görme duyusu olmayan (kimse), görmez, gözsüz, kör, âmâ
- bahane
isim Bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülen uydurma sebep"Birtakım bahanelerle elimden kurtulacağını mı sanıyorsun?" - A. M. Dranas
- görünmez
sıfat Görünmeyen, beklenmeyen
- sarhoş
sıfat Alkollü içki veya keyif verici bir madde sebebiyle kendini bilmeyecek durumda olan (kimse), esrik, mest, sermest, başı dumanlı, kafası bulutlu, kafası iyi, kafası dumanlı, kafası kıyak
- duygusuz
sıfat Duygusu, duyarlığı olmayan, hissiz"Alığa döndüm, bir çuval pamuk kadar duygusuzum." - A. Gündüz
- anlayışsız
sıfat Anlayışı kıt olan, kafasız, kavrayışsız, vurdumduymaz, kalın kafalı, izansız, ferasetsiz, gabi"Adam sizin çok can sıktığınızı, çok anlayışsız ve inatçı olduğunuzu ifade etmek üzere ters bir bakışla bakıyor yüzünüze." - İ. Özel
- âmâ
sıfat Görme engelli
- görmez
sıfat Görme engelli
- gözsüz
sıfat Gözü olmayan"Gözsüz masa."
- basiretsizlik
isim Gerçekleri, ileriyi ve uzağı görememe, sağgörüsüzlük
- gözünü almak
şiddetli ışık sebebiyle gözü iyi göremez duruma getirmek
- jaluzi
isim Şerit perde
- kamaştırmak
-i Kamaşmasına neden olmak"Ganimetlerin göz kamaştıran çeşidini Topkapı hazinesinde görebilirsiniz." - O. S. Orhon
- pusu
isim Birine saldırmak için saklanarak beklenilen yer"Gözleri ışıl ışıl yanan bir kara kedi gibi pusudaydı." - K. Korcan
- şuursuz
sıfat Bilinçsiz"O, şehvani bir galibiyetle bana hükmediyor, ben de şuursuz bir arzu ile ona bağlanıyordum." - E. İ. Benice
- anlaşılması güç
- gözden uzak
- körü körüne olan
- anlamamakta direnen
- gözü kararmış
- kör etmek
- kör etmek körleştirmek
- kör, sokur, anlayışsız, kavrayışsız, dikkatsiz, düşüncesiz, denetimsiz, nedensiz, amaçsız, görünmez, kör etmek, körleştirmek, kör etmek, görmez/anlamaz hale getirmek, güneşlik, perde