- Kemer
isim Bele dolayarak toka ile tutturulan, kumaş, deri veya metalden yapılan bel bağı"Nihat elinde tuttuğu kemeri denize fırlatıp attı." - P. Safa
- Yay
isim Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk"Sadağını ve yayını kepenek altında dikkatlice tutuyordu." - N. Atsız
- sayfa
isim Üzerine yazı yazılan veya basılan bir kâğıt yaprağın iki yüzünden her biri, sahife"Parmaklarını sayfaların arasına sokup casusun kendisine verdiği parayı aradı ve buldu." - İ. O. Anar
- sahife
isim Sayfa
- kabarmak
nsz Ağırlığı artmadan hacmi büyümek"Ekmek iyi kabardı."
- kurnaz
sıfat Kolay kanmayan, başkalarını kandırmasını ve ufak tefek oyunlarla amacına erişmesini beceren, açıkgöz, hin"Kurnaz Ünal, böyle vakitsiz gelişinden pirelendiğini anlamıştı." - O. Kemal
- nazlı
sıfat Kolayca gönlü olmayan, kendini ağır satan, ısrar bekleyen, işveli, edalı"Nazlı mı nazlı, süzüm süzüm süzülen bir kız çocuğuydu." - T. Buğra
- kabartmak
-i Kabarmasını sağlamak, kabarmasına yol açmak"Vapur geri geri beyaz köpükler kabartarak açılmaya başlamış." - Ç. Altan
- cilveli
sıfat Cilvesi olan, cilve yapan, cilvekâr, cilvebaz"Cilveli kadın."
- köprü
isim Herhangi bir engelle ayrılmış iki yakayı birbirine bağlayan veya trafik akımının, başka bir trafik akımını kesmeden üstten geçmesini sağlayan ahşap, kâgir, beton veya demir yapı"Bu camiler, bu çeşmeler, bu köprüler rastgele yapılmadı." - O. S. Orhon
- tak
isim Tahta vb. bir şeye vurulduğunda veya silah patlayınca çıkan tok ve sert ses
- ayak kemeri
- kemer ekline koymak
- kemer eklini almak
- (kıs.) archaic
- (sırt veya kaş) kabartmak.
- archaism
- architect.
- cilveli açıkgöz
- kavis arch stone kemerin kilidi makamında olan taş. arch supporter ayak kemerine destek
- kavis. arch of triumph zafer takı.
- kemer tak
- kemer yapmak veya kemerlerle kapatmak
- kemer, yay, eğmeç, en yüksek düzeyde, en yukarıda, en başta, baş, nazlı, çapkın, cilveli, şen, tepeden bakan, hor gören
- kubbelenmek
- çapkın. archly cilveli bir eda ile. archness cilvelilik.