- başvurmak
-e Bir işin yapılması için bir kimsenin aracılığını istemek"Fakat ben ona başvurmadan belki Hatice bana müracaat eder." - N. F. Kısakürek
- tatbik etmek
uygulamak
- almak
-i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- kullanmak
-i Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak"Parmaklarının arasındaki mendili eskiyinceye kadar kullandığın hiç oldu mu?" - H. C. Yalçın
- sürmek
-i, -e Yönetip yürütmek, sevk etmek
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- ayırmak
-i, -e Bölmek"Elmayı dörde ayırmak."
- etkilemek
-i Etkiye uğratmak, tesir etmek"Toplumu etkileyen olaylara herkes kendi yorumunu katıyor." - N. Cumalı
- yaymak
-i, -e Bir şeyi açarak, düzelterek bir alanı örtecek biçimde sermek"Kardeşleri çardağın içine, dışına yatakları yayıyorlardı." - N. Cumalı
- koymak
-i, -e Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek"Öteki elini doktorun omzuna koydu." - S. F. Abasıyanık
- uzatmak
nsz Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak"Saç uzatmak. Tırnak uzatmak."
- yapıştırmak
-i, -e Yapışmasını sağlamak"Mektuplarına kendi pullarını yapıştırırlar, kendi memurlarıyla sevk ederlerdi." - F. R. Atay
- germek
-i Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek"Yayı daha germe / Kıracaksın" - B. Necatigil
- müracaat etmek
başvurmak"Bize daha önce yapmış olduğunuz müracaatla evlenmek istediğinizi bildirmişsiniz." - Ç. Altan
- yaklaştırmak
-i Bir şeyi kendine yakın duruma getirmek"Yüzümü ellerinin arasına alır, kendi yüzüne yaklaştırırdı." - A. Kutlu
- uygulamak
-i Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata geçirmek, tatbik etmek"Nitekim bilge bunu açıkça söylemekle kalmaz, tamı tamına uygular da." - N. Uygur
- atfetmek
-e Bir işi veya bir sözü bir kimseye mal etmek, yüklemek, isnat etmek
- ait olmak
birinin olmak
- gerilmek
nsz Germe işi yapılmak, gergin duruma gelmek, belirli bir uzama ile çekilmek"Koltuğunda şöyle bir gerilmiş, gülümseyerek yüzüme bakıyordu." - Y. Z. Ortaç
- hasretmek
-i, -e Bir şeyin bütününü birine, bir şeye ayırmak, vermek"Biri köyüne döndü, biri de evine kapanıp kalan ömrünü torunlarına hasretti." - E. Şafak
- tahsis etmek
ayırmak, özgülemek
- taalluk etmek
ilgili bulunmak, ilgili olmak, ilgilendirmek
- kabul etmek
- ilgili olmak
- mahsus olmak
- uygulamak, uygulamaya koymak, kullanmak, başvuruda bulunmak, başvurmak, müracaat etmek, sürmek, koymak, yaymak, çaba göstermek, özen göstermek, özünü vermek, uğraştırmak, etkili olmak